30 Aralık 2008 Salı
Aşk & Kervan
Kelebekler kanat çırpar gözlerde
Sihirli bir perde iner
Aşk yolculuğunda
Kalp
Koşar dört nala
Nemli öpüşlerde
Özlemler aklanır
Karanlık haylazlaşır
Yıldız sektirir gökyüzünde
Sakınarak kutup yıldızından
Batıl nazardan korkmayan
Mavi boncuklu bakışlar
Seyrelen heyecanları ayaklandırır
Bir sevinç tutuşturursun
Kaygının nasırlı ellerine
Sevda yüklü kervan düşer
Yolların kıyısına
Adım başı yediverenler
Ve
Ufukta görünen aşk yolcusuna
Çatık kaşlı gece gülümser
Semra Arıkan
Aralık '08
23 Aralık 2008 Salı
Gün Bahar, Ertesi...
Dudağımdan
Sigara dumanına
Yüklediğim
Gri bir sarmaşık gibi
Gökyüzüne uzanıyor
Düşüncelerim
Yıllanmış bedenin gölgesinde
Asi zamanlar Kurtuluyor
Öğütüyor uysallığını
Değirmen taşı zihnimde
Sıra sıra kaldırımlar bekliyor
Yasal günahları
Kilitli kapılarında
Yargıç kılıklı suretler
Dost bir omuz yürüyor
Vefanın yaya geçidinden
Farkında olmadan
Büyük bir iştahla
TükettikÜç perde halinde
Us'tan seçili şarkıları
Bir ateşin küllerinde
İç çekişlerin
Nefesime düşen
Islığının neşesindeki
Bahar
Bugün
Ertesi
Güneş kokulu senfoni
Semra Arıkan
Aralık '08
18 Aralık 2008 Perşembe
Son Beste
Bardağı taşıran düşünceler
Sabırları zorladığında
Demir atmak ister ruh
Huzura
Yaşlı bir çınarın gölgesinde
Ilık meltem nefesi
Uykuya iç çeken gözlerde
Sığlaşır kabuslar
Aşkın ekseninde döner durur yeminler
Deli ırmağın coşkusuna kapılıp
İnandığına sürüklenmek ister
Bumerang korkular
Ayağına dolaşır acemi cesaretin
Kalp masum
Çırpınır kimi vakitsiz zamanlarda
Yazgı
Kilit vurur güz sevdalarının kapısına
Gelincik tarlaları
Kırmızılarla yarışır
Sevginin dokunduğu yanaklardan
Gülüşler havalanır
Semra Arıkan
Aralık '08
5 Aralık 2008 Cuma
Eğer
Bana İstanbul un ışıklarını getir gözlerinde
Olağanüstü hal sessizliği
Hüküm sürer içimin şehrinde
Tenine sinen deniz kokusu
Özlemlerimin direğini sızlatır
Büyük şehirlerin keşmekeşi gibi gelsen yine
Yorgun heyecanlarını yükleyip kelimelerine
Boğazın o görkemli güzelliğini
Havasını soluklansam nefesinde
El sallasam sana
Miyadı çoktan dolmuş köhne teknesinde
Yaşlı bir balıkçının çatlamış elleriyle
EğerAnıların toplanıp canlanırsa hafızanda
Zaman fakiri telaşlarının
Yolu düşerse bir gün buralara
O sıcak merhabanın kolundan tutup
Uğrarsın değil mi
Yağmurların mesken tuttuğu şehre
En son bıraktığın gülüşünü
Katık ediyorum zihnime
Bekliyor olacağım seni
Uğurladığım bu yerde
Semra Arıkan
Aralık08
Suskun
maskesi düşer kızıl rengi aşkın
mürekkebine boyanır gözyaşları
boşalan ruhunda
külçe külçe kambur
zehirli suskunluğun
doğurup gözlerinde
büyütemediğin başlangıçlar
nefesinde solar tüm sözcüklerin
lanetlenir
ansızın yakalanmış cılız sevinçlerin
sırtından vurulur
yalnızlığında üşür
tüyleri diken diken yeminlerin
pamuk ipliğinde gururun
kırıldığı yerden
kanar
incinir koşmaların
çivilidir artık
adımlar
mavi öper gümüş rengi kanatları
yıldızlarını
yakalar son kuşlar
uçtukça görürsün
açığa çıkar yaşamlar
gördükçe anlarsın
hiçbiri masum değil
düşlerin kadar
ruhunu bir avuntu doldurur
suskunluğa pan-zehir
şiir seçersin
günün geceyle buluşmasında
son kez
karşıdan karşıya geçersin
Semra Arıkan
agustos08
Aşk Düş/tü
Dili silahlı
Sözcükleri mermi
Karartma sevdalar
Kan revan aşk
Sorgularda düşler
Korku tünellerinde bakışlar
Aşk yelkenlerine,rüzgar
Şiir kafiye arar
Kursun yarası şiir
Eylemsiz cümleler
Veda köse başında
Sırasını bekler
Yırtılır sessizlik
Karanlık diz boyu
Menzil
İsimsiz bir sokağın sonu
Medcezir aşklar
Ayaküstü
Kelebek ömrü sevmeler
Yalanı ezber ağızlar
Gamzede taze bir beste
Gülüş
Korkuya kapılır solar
Tatlı uykulara giyinmiş düş
Semra Arıkan
Kasım '08
21 Kasım 2008 Cuma
Zamanın Rengi
Zaman uğurlasın aydınlığı
Kirpiklerinde
Binlerce gümüş damlacıklarıyla gece
Bırakır üzerime bakışlarını.
Mavinden firar
Bir lacivert örter denizlerimi
Köpüklü elleriyle dalgalar tutar
Kumsalımın omuzlarını
Deniz fenerinin
Naif tebessümüne sarıp selamı
Vefalı bir iskelede misafir olur
Kucaklarız yakamozları.
Dilimizde makamsız bir beste
Saklayıp yarım kalmışlığımızı
Hayaller biçeriz yarınlar üzerine
Güneşin ufuktaki adresi.
Gözlerimiz olana dek
Koşarız dalgaları
Zaman karşılarken aydınlığı,
Yıldızların elleriyle
Gece
Kaldırır üzerimden ağırlığını.
Uykulardan onanır
Tazeliğin üzerine düşen
Sevda yaprakları
Ve yeniden başlar
Renklerin bakışı
Semra Arıkan
Kasım '08
13 Kasım 2008 Perşembe
Gittin Mi ?
Bakışlarını indirdin ya gözlerimden
Sürgünlere düştü hayallerim
Puslu, gri ayinlerde
Renklerim soluyor
Tahtında
Endişelerim
El pençe divan
Gittin ya yokluğun karayel
Zifir karası kilit gece
Uykularıma
Hastalıklı saatler siniyor
Di li geçmiş zamanlarım
Kocadı aydınlıklar
Ölüyor
Cenin günlerim
Yürek yıkıntılarımın
Islak sokaklarında
Kelebekler ağlıyor
Duyamadığım şarkıların ezgisiyle
Sağır dünya
Sığamıyorum
Cürmünden bile eksik bu sehre
Kendince bahanelerin arkasına
Süpürüyorum
Atmaya kıyamadığım
Sevda kırıntılarımı
Gerçekten gittin mi..?
Söyle
Artık
Yitik bir aşkın sureti miyim..??
Kan kaybediyor sevmelerim
Susma
Korkutma içimdeki sesleri
Semra Arıkan
Kasım '08
14 Ekim 2008 Salı
Helen
-ölüm mızrakların ucunda meydan okurken
aşk kana bulandı kin ağırlığı ayaklar altında-
tabiatın tüm kıskançlığına inat
gül yapraklarının gölgesi mahrum
güzelliğine
savaş naraları düşer
simsiyah geceyi
yakan güneşi
teninde sular
aşk avuçlarında binlerce kez doğar
tutkuların esiri prangalı kalpler
aşka dolanmış ölümü peşinden sürükler
boyun eğmiş
şehrin surlarından akan rüzgar
saçlarından eteklerine koşar
süngülerden damlayan kana karışır
gece sevişmelerinden sızan ter
kılıcına ay ışığından düşen aşk silüeti
kalplere giydirilir işaretli miğferler
hırçın kasırga çaresizlikten kopar
dilsiz kalır aşk meltemleri
çelik zırhları eritir bakışlara sinen
intikam
karanlığı sağır eder kısrakların delice çığlığı
mağlubiyet kokusu teslim alır
külleşen efsaneyi
çınlar zaferin acı kahkahası
durmaz
oklara kalkan olmus
gözyaşları
ruh terk eder
sahipsiz kalır
aşk yetimi sevmeler
uğruna dökülen
kan kırmızısı kadifeleşir
sarılır
toprağa karışan bedene
ve
tarihe gömülür yaşanmış düşlerde
aşk ölümsüzleşir
Semra Arıkan
Ekim 08
9 Ekim 2008 Perşembe
Umuda Dair
söz vermiştin
gülüşlerin yüzündeki müebbetliğine
demleme sakın
intiharları tetikçi düşüncelerinde
bilirim
çaresizliğin öfkelerini keskinleştirir
her gece karanlığında kandilleri tutuşturup
iç fırtınalarını kurban eder doğacak aydınlığa
ısmarlama vaatleri zamanın ayrıntılarına sıkıştırp
kör huzurlara sıgınıp beklenir
uçuk kaçık bakışlarla hayatın kapı eşiğinde
adı umut olan, o nazlı misafir
sağır sultanlar işitti yarınlara dair seslenişlerini
sussun isyan düşkünü karaların
üşümesin bekleyişlerin
sol cebine doldur gelecek masmavi mucizeleri
bulutlara gömülen gün, filizlenecek yine ışığıyla
paha biçilmez yıldızlar parlayacak
minik çocuğun kocaman gözlerinde
sen acık tut gönül kollarını uçsuzca
yaşadığın günün dallarına asılan silik dilekler
bir garip balıkçının ellerini acıtan ağlarına
takılır
yüzmeyi henüz öğrenmiş yeni doğan sevinçler
ve
avuçlarında tuttuğun renkli sabır tohumlarını
göreceksin
berrak bir ferahlığa nasıl dönüşecek
mimiklerinin unuttuğu ünlemsiz şaşkınlıklar
sahitlik edecek
dönülmezlere uğurla sonbaharın sararmış rengini
inadına tamamla yarım kalmış şiirlerini
yak bu defa umutsuzluk köprülerini
Semra Arıkan
eylül08
7 Ekim 2008 Salı
Semra Arıkan'a pür-hayalimin mânasıyla
İyiliğin Meleği doğdu / nurla
- Uçurumdur tüm hırçın korkularına
iter en derine -
I-
Arındırır kanını
Kin
Nefret
Öfkeden
Hâlis Melek
Hem-dil
II-
Sevmeyi öğretir siyahı
Yas tutmanın değil,
zerâfete eşliğini yaşatır aklı
Ki gecenin en uzun anında bile eli kalbindedir
Dilindeyse hümayun duası ...
Ateş-dil
III-
En sevilmeyeni sever
Yel olur yalnızlığa
Ki bundandır eser, sever
uçar, sever oluşu
Yıpranmaz, yıpratmaz ...
RÜZGÂR misâl Melek olur
Eser ...
Zirâ her iklimi sever
( Dalına tutunmakta zorlanan yaprağı Tutan melek )
Sayesinde tutundukça ferahlar yürek ...
Bina-dil
IV-
Ulu dağların zirvesinde meşk eder
Bilhâssa zoru seçer
Ki bundandır dirâyetli oluşu
Yılmaz, yıldırmaz ...
DAĞ misâl Melek olur
Siper ...
Zirâ her sınırı sever
( Her zelzelede ürken kuşlarıKoruyan melek )
Sayesinde sığındıkça bağlanır yürek ...
Müca-dil
V-
Göğsündeki buluta içini döker
İçine yağar, gürler
Ki bundandır kaynağının sonsuz oluşu
Aşınmaz, aşındırmaz ...
YAĞMUR misâl Melek olur
Gözler ...
( Her kuru toprağaYağan Melek )
Sayesinde doyurdukça dolar yürek
Zinde-dil
VI-
Yeşildenizle gezer
Deryâbının açıklığıyla gelir, gider
Ki bundandır umudunun bahrî oluşu
Batmaz, batırmaz ...
DENİZ misâl Melek olur
Sözler ...
( Her yüreği burkulanı bağrınaBasan Melek )
Sayesinde dalgalandıkça açılır yürek ...
Derya-dil
VII-
Kalben
Dâimî masum
Her dem malum
Te'sirli
seven Melek
Dost-dil
Nur gönlünün Hanında doğan melekişlesin nice kana ...
Nurhan Argaç Koca / Ağustos 2008
Çok değerli kalem Sevgili Nurhan Argaç Koca ya sonsuz teşekkürlerimle.
- Uçurumdur tüm hırçın korkularına
iter en derine -
I-
Arındırır kanını
Kin
Nefret
Öfkeden
Hâlis Melek
Hem-dil
II-
Sevmeyi öğretir siyahı
Yas tutmanın değil,
zerâfete eşliğini yaşatır aklı
Ki gecenin en uzun anında bile eli kalbindedir
Dilindeyse hümayun duası ...
Ateş-dil
III-
En sevilmeyeni sever
Yel olur yalnızlığa
Ki bundandır eser, sever
uçar, sever oluşu
Yıpranmaz, yıpratmaz ...
RÜZGÂR misâl Melek olur
Eser ...
Zirâ her iklimi sever
( Dalına tutunmakta zorlanan yaprağı Tutan melek )
Sayesinde tutundukça ferahlar yürek ...
Bina-dil
IV-
Ulu dağların zirvesinde meşk eder
Bilhâssa zoru seçer
Ki bundandır dirâyetli oluşu
Yılmaz, yıldırmaz ...
DAĞ misâl Melek olur
Siper ...
Zirâ her sınırı sever
( Her zelzelede ürken kuşlarıKoruyan melek )
Sayesinde sığındıkça bağlanır yürek ...
Müca-dil
V-
Göğsündeki buluta içini döker
İçine yağar, gürler
Ki bundandır kaynağının sonsuz oluşu
Aşınmaz, aşındırmaz ...
YAĞMUR misâl Melek olur
Gözler ...
( Her kuru toprağaYağan Melek )
Sayesinde doyurdukça dolar yürek
Zinde-dil
VI-
Yeşildenizle gezer
Deryâbının açıklığıyla gelir, gider
Ki bundandır umudunun bahrî oluşu
Batmaz, batırmaz ...
DENİZ misâl Melek olur
Sözler ...
( Her yüreği burkulanı bağrınaBasan Melek )
Sayesinde dalgalandıkça açılır yürek ...
Derya-dil
VII-
Kalben
Dâimî masum
Her dem malum
Te'sirli
seven Melek
Dost-dil
Nur gönlünün Hanında doğan melekişlesin nice kana ...
Nurhan Argaç Koca / Ağustos 2008
Çok değerli kalem Sevgili Nurhan Argaç Koca ya sonsuz teşekkürlerimle.
27 Eylül 2008 Cumartesi
Öykü - Hüznün İçindeki Umut
HÜZNÜN İÇİNDEKİ UMUT
Yirmi altı yaşındaydı, yemyeşil gözlerinde yıldızlar parlar, hep hüzünlü bir gülümseme olurdu yüzünde, yaşamın ona çizdiği kadere isyan etmez, büyük bir olgunlukla karşılamaya çalışırdı çoğu zaman.
Böbrek hastası idi, ama umut ışığını hiç söndürmedi içindeki, sevdiği genç ona bu zorlu yolda hep destek olmuştu..Ali evet Ali si onun bir tanesi idi, bir kez Ali dediğinde bin tane Ali yankılanırdı yüreğinde. Her buluştuklarında bu sevgi onun için yeni umutlarının başlangıcı oluyordu.Hep hayaller kurarlardı birlikte Ali nin vazgeçilmezi, sevdiği idi. Ona en güzel evi alacaktı çok çalışarak, istedikleri renkte boyayacaklardı, düşler kurarlardı, bazen çocuklarının evlerinin bahçesindeki salıncakta sallandığını, oynadığını hayal ederlerdi, kahkahalarla..
Hiç vazgeçmediler hayallerinden, içlerinde yeşeren umutlardan.
Belirli günler hastaneye gidiyordu. Bağlandığı hayat ünitesi olmasa da o bu sevgiyle yaşabilirdi, hissediyordu bunu.
Hastaneye gittiğinde, yaşamını sağlayan hicaza canlıymış ve dostuymuş gibi gülümser, zaman zaman dertleşirdi, duygularını paylaşırdı. Onunda bir kalbi varmış gibi. Onu anlıyor ama konuşamıyor diye düşünürdü kendi kendine, adı dializ olan bir arkadaştı, gözleri dolardı bazen anlatırken..
O sabah yine gelmişti hastaneye yaşama bağlanacaktı, dostunu görecekti , ama solgundu yüzü, titriyordu kalbi nedenini çok anlayamadı, damarlarındaki kan akışını hissediyor gibiydi, yavaş yürüyordu, eli babasının güvenli avuçlarında.
Hastane koridorlarında bir telaş, herkes birbirine çarparak koşar adımlarla yürüyor ama dönüp bakamıyordu bile arkasına, telaşlı adımlarla. Can pazarı böyle bir yer olmalı yada yangın yeri diye düşündü endişeyle, üzülerek bakındı etrafına. Bu dalgın endişeli halini, telaşlı ses bozdu, babasının koluna yapışan bir el ile, irkildi.
-Ahmet bey! size ulaşmaya çalışıyorduk bizde. Dedi heyecanla.
-Aradığımız özellikte ve kızımıza uygun bir böbrek bulundu, bir trafik kazası, dedi. Yarım bırakarak cümlesini.
-Hiç vaktimiz yok, acele ameliyata alıyoruz sizi dedi, ve bir hemşireye seslenip görevlendirdi hazırlık için.
Mutluluk hüzne bürünüp yerleşti babasının yüzüne, bir trafik kazası olmuştu, kim bilir hangi babanın içi yanmıştı, peki genç miydi acaba yaşlı mı? Onunda umutları var mıydı geleceğe dair, ama kızına can verecekti.
Kız, sessiz ve itaatkarca denilen her şeyi yaptı, ameliyata alındı..
Babası ile birlikte ameliyathanenin kapısında ağlayan aileye yaklaştı, anlamıştı. Ne diyeceğini bilemez halde yanlarına yaklaştı..Dudaklarından zorlukla çıkan birkaç kelime ile minnettarlığını anlattı. Gözleri yaştan kan çanağına dönmüş aileye.
-Oğlum daha çok gençti, umutları vardı, diye başladı ama devam edemedi, hıçkırıklara boğuldu sesi.
Zorlu ama başarılı bir ameliyat olmuştu, doktorla ve kız bitkindi ama gözlerinde zafer yıldızları parlıyordu. Herkesin dudaklarında gizli bir sevinç, belli etmeye çekinircesine.
-Bu yeni hayatına ve organına iyi bak dedi, şakayla karışık bir ses tonuyla.
Kurumuş, solmuş dudakları ağırlaşan göz kapaklarıyla ‘’söz veriyorum’’ diye mırıldandı..
Kendine gelmeye başladığında, sevdiği genci Ali yi görmek istedi.
-Ali..
-Ona bu güzel haberi vermediniz mi?
-Neden hala yok?
-Oysa şimdiye kadar çoktan burada olmalıydı.
Odada soğuk bir rüzgar esti sanki, kimseden ses çıkmadı, başlar öne eğildi, kaçırdı herkes bakışlarını, cevap için gözlerine bakmasın diye.
Babasının dişlerini sıktığını anladı,yanaklarındaki kasların belirmesinden.
Yumruğunu sıkarak aniden çıktı odadan, buna verilecek bir cevabı yok gibiydi Kız. şaşkın gözlerle etrafına bakındı.
-Anne iyiyim artık neden ağlıyorsun?
-Neler oluyor.?? Deyip doktorun bakışlarını yakaladı cevap ister gibi baktı.
-Biri bana neler olduğunu anlatsın, ne olur..
Doktor sıkıntılı, avuçlarını birleştirdi, nereden başlayacağını bilemez gibi, kelime aradı sanki dili ve beyni, birkaç saniye duraklayarak.
-Bak kızım sevdiğin genç, bugün trafik kazası geçiren gençlerden biriydi, onun böbreği sana uydu. Şu an sevdiğin adam yeryüzünde değil ama, senin çok yakınında hep olmak istediği yerde, hem de kalbine de oldukça yakın bir yerde, o artık senin bedeninde. Sen yaşadığın sürece hep seninle yaşayacak.Diyebildi ancak.
Kız tek bir kelime bile edemedi, gözbebeklerinde biriken yaşlar, bitkin, solgun yanaklarından yastığına süzüldü düşleriyle birlikte…
Yirmi altı yaşındaydı, yemyeşil gözlerinde yıldızlar parlar, hep hüzünlü bir gülümseme olurdu yüzünde, yaşamın ona çizdiği kadere isyan etmez, büyük bir olgunlukla karşılamaya çalışırdı çoğu zaman.
Böbrek hastası idi, ama umut ışığını hiç söndürmedi içindeki, sevdiği genç ona bu zorlu yolda hep destek olmuştu..Ali evet Ali si onun bir tanesi idi, bir kez Ali dediğinde bin tane Ali yankılanırdı yüreğinde. Her buluştuklarında bu sevgi onun için yeni umutlarının başlangıcı oluyordu.Hep hayaller kurarlardı birlikte Ali nin vazgeçilmezi, sevdiği idi. Ona en güzel evi alacaktı çok çalışarak, istedikleri renkte boyayacaklardı, düşler kurarlardı, bazen çocuklarının evlerinin bahçesindeki salıncakta sallandığını, oynadığını hayal ederlerdi, kahkahalarla..
Hiç vazgeçmediler hayallerinden, içlerinde yeşeren umutlardan.
Belirli günler hastaneye gidiyordu. Bağlandığı hayat ünitesi olmasa da o bu sevgiyle yaşabilirdi, hissediyordu bunu.
Hastaneye gittiğinde, yaşamını sağlayan hicaza canlıymış ve dostuymuş gibi gülümser, zaman zaman dertleşirdi, duygularını paylaşırdı. Onunda bir kalbi varmış gibi. Onu anlıyor ama konuşamıyor diye düşünürdü kendi kendine, adı dializ olan bir arkadaştı, gözleri dolardı bazen anlatırken..
O sabah yine gelmişti hastaneye yaşama bağlanacaktı, dostunu görecekti , ama solgundu yüzü, titriyordu kalbi nedenini çok anlayamadı, damarlarındaki kan akışını hissediyor gibiydi, yavaş yürüyordu, eli babasının güvenli avuçlarında.
Hastane koridorlarında bir telaş, herkes birbirine çarparak koşar adımlarla yürüyor ama dönüp bakamıyordu bile arkasına, telaşlı adımlarla. Can pazarı böyle bir yer olmalı yada yangın yeri diye düşündü endişeyle, üzülerek bakındı etrafına. Bu dalgın endişeli halini, telaşlı ses bozdu, babasının koluna yapışan bir el ile, irkildi.
-Ahmet bey! size ulaşmaya çalışıyorduk bizde. Dedi heyecanla.
-Aradığımız özellikte ve kızımıza uygun bir böbrek bulundu, bir trafik kazası, dedi. Yarım bırakarak cümlesini.
-Hiç vaktimiz yok, acele ameliyata alıyoruz sizi dedi, ve bir hemşireye seslenip görevlendirdi hazırlık için.
Mutluluk hüzne bürünüp yerleşti babasının yüzüne, bir trafik kazası olmuştu, kim bilir hangi babanın içi yanmıştı, peki genç miydi acaba yaşlı mı? Onunda umutları var mıydı geleceğe dair, ama kızına can verecekti.
Kız, sessiz ve itaatkarca denilen her şeyi yaptı, ameliyata alındı..
Babası ile birlikte ameliyathanenin kapısında ağlayan aileye yaklaştı, anlamıştı. Ne diyeceğini bilemez halde yanlarına yaklaştı..Dudaklarından zorlukla çıkan birkaç kelime ile minnettarlığını anlattı. Gözleri yaştan kan çanağına dönmüş aileye.
-Oğlum daha çok gençti, umutları vardı, diye başladı ama devam edemedi, hıçkırıklara boğuldu sesi.
Zorlu ama başarılı bir ameliyat olmuştu, doktorla ve kız bitkindi ama gözlerinde zafer yıldızları parlıyordu. Herkesin dudaklarında gizli bir sevinç, belli etmeye çekinircesine.
-Bu yeni hayatına ve organına iyi bak dedi, şakayla karışık bir ses tonuyla.
Kurumuş, solmuş dudakları ağırlaşan göz kapaklarıyla ‘’söz veriyorum’’ diye mırıldandı..
Kendine gelmeye başladığında, sevdiği genci Ali yi görmek istedi.
-Ali..
-Ona bu güzel haberi vermediniz mi?
-Neden hala yok?
-Oysa şimdiye kadar çoktan burada olmalıydı.
Odada soğuk bir rüzgar esti sanki, kimseden ses çıkmadı, başlar öne eğildi, kaçırdı herkes bakışlarını, cevap için gözlerine bakmasın diye.
Babasının dişlerini sıktığını anladı,yanaklarındaki kasların belirmesinden.
Yumruğunu sıkarak aniden çıktı odadan, buna verilecek bir cevabı yok gibiydi Kız. şaşkın gözlerle etrafına bakındı.
-Anne iyiyim artık neden ağlıyorsun?
-Neler oluyor.?? Deyip doktorun bakışlarını yakaladı cevap ister gibi baktı.
-Biri bana neler olduğunu anlatsın, ne olur..
Doktor sıkıntılı, avuçlarını birleştirdi, nereden başlayacağını bilemez gibi, kelime aradı sanki dili ve beyni, birkaç saniye duraklayarak.
-Bak kızım sevdiğin genç, bugün trafik kazası geçiren gençlerden biriydi, onun böbreği sana uydu. Şu an sevdiğin adam yeryüzünde değil ama, senin çok yakınında hep olmak istediği yerde, hem de kalbine de oldukça yakın bir yerde, o artık senin bedeninde. Sen yaşadığın sürece hep seninle yaşayacak.Diyebildi ancak.
Kız tek bir kelime bile edemedi, gözbebeklerinde biriken yaşlar, bitkin, solgun yanaklarından yastığına süzüldü düşleriyle birlikte…
Semra Arıkan
subat2008
subat2008
26 Eylül 2008 Cuma
Sen li
Okumamışım gece
seni yazan romanımı
seni anlatan sayfada kitabımın ayracı
almamışım senli ilaçlarımı
dizeler dindirebilir mi senli ağrılarımı ?
süslemedi uykumu senli düşler
hüzünlere bıraktığım gülüşler
senli heceler düşmedi kalemime
bu sabahta senli uyanamadım
anlayacağın..
bir yanım eksik başladım güne
keyifsizim yine...
Semra Arıkan
24 Eylül 2008 Çarşamba
Kalbinde(yim)
Kalbinde(yim)
Gözlerinin ferinde taşıdığın
bakışlarım
kıyılarına güneş dökülmüş
yollarında
kayboldu bulutlarım
kederli sızı ormanlarından
kaçıp geldim
sırra kadem basmış korkular
dinleyişlerimi saklamıyorum artık
gök gürültüsünden
biliyorum
bulutlar kucaklaşıyor
yağmur gök yüzünü öperken
gökkuşağının ayak izlerini
takip ettiğim bu yerde
tutuklu sevdaların özgürlük ıslığı
dolaşıyor dilime
kalbim
bahar dallarından
sihirli bir salıncakta
değiyor
sarhoş sevda rüzgarı saçlarıma
ebruli ırmaklar sevişiyor
buz mavisi gözlerinde
mutluluğun etekleri zil çalıyor
dudaklarıma düş gülüşlerinin değdiği
yüreğindeki yerimde
saklı cennetindeyim.
Semra Arıkan
Ağustos 08
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)