Ne Yazmışım

18 Kasım 2011 Cuma

Yokluğuna Savurduklarım


Bildiğim tek bir masalı sayıklıyorum

Kuşkuların hoyratlığında
Yine sıfırın altında seyrediyorum
Sana öykülenirken

Geceyi karanlıkla bilediğim yokluğuna
Tespih çekiyor
Bakışlarının ela mührü
Sıkıca örtüyorum gözbebeklerimin üzerini


Eylül sonrası ağır yaralım
Düş topraklarıma
Mevsimlerim kördüğüm

Henüz yağamamış yağmurlar saklı zulasında
Kokunu fısıldıyor rüzgar
Yollarını gözlüyor bak.
Islak, ıssız şehir

Tüm gölgelerin ışıklarını yakıyorum
Yalandan tövbelerin sokakları süpürülmüş
Sur diplerinde demlenen şarap çığlığı
Aşkı seslendiriyor
Günahlarım


Güneşi olduğum mevsim
Benden gitme
Yeniden doğacağım anı bekliyorum.

..

kasım2011-11-11

Semra A.

11 Kasım 2011 Cuma

Bir Zamanlar


Her gün bir parça kopuyor
Birbirine iliklenmişliğimizden

Sen
Bir zamanlar ‘’seni ne çok sevmişim’’ dediğin
An
O di li geçmiş zaman
Yaşlı bir fahişe gibi
Acıtan şuh kahkahasıyla suskunluğumu yırtıyor

Yüzümün duvarlarına yapıştırılmış film afişleri gibi
‘’Ne çok aşıkmışım bir zamanlar ‘’
Dev harflerle kazınmış bir cümle
Bıçağın keskin sırtından süzülüyor
Hücrelerime

Yarınların anlamını yitirdiği yerdeyim
Yok edici bir sessizlik bu çocukluğumu korkutuyor
Eli kolu bağlı yetişkinliğim

Göğüs kafesimin tüm parmaklıklarını kırılıyor
Kaçarcasına uçuşuyor son sözler

Pişmanlığın çoğul hali
Mucizelerin aydınlattığı mesafeleri tutuştururken
Yerle bir oluyor
Dokunmaya kıyamadıklarım
Küllere karışıyor



S.A . Ekim2011

12 Temmuz 2011 Salı

DÖNME DOLAP


Bakire aslında tüm başlangıçlar;

Her başlangıcın üzerine düşer
Bitişlerin gölgesi

Bitti demek için başlamak gerek
Başlamak ise bitirmenin diğer yüzü o halde

Avuçta tutulan iki yüzlü madalyon gibi
 
Bir adım sonrası başlamakken
Hep
Suçlanan bitişler

Bağışla ama seni hiç sevmedim
demek,
Bir yalanı allayıp pullayıp bir çırpıda
atmak üzerinden

Belki de
İnadın kibirli sokağında sırtını dönüp koşmak
Bileklerine inen kara sularda
Yüzünü kesen yağmurda
soluklanmak gerek

Hiç başlamadım
Hiç sevmedim diye bağırmak sessizliğin yüzüne
Yaşamın sersemleten oyununa gelmemek

O gösterişli dönme dolaba hiç binmedim
Ben
Yüksekten çok korkuyorum diyebilmek

 


Semra A. / temmuz2011-07-12



18 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir Düşlük Tango

Dilsiz bir kemanın tellerinden süzülse
Minör sarmaşık dalları

Dolasam omuzlarıma
Utangaç bir ateş yayılırken göğsüme

Yaslandığım kalbinin uçurumundan
Düşüp savrulsam
Telaşlansa adımlarım
Koşsam
Hep yetişsem
Kapıldığım ritmin ellerine

Aşk dökülse notaların topuklarına
Boylu boyunca gülümseyen yüzünde
Açılsa
Etekleri uçuşan tüm sessiz harflerin
Düşü olsa
Gamzesinin ışıltılı çukurları

Sonra yine döne döne gitsem
Bakışlarımı koparamadığım gözbebeklerinden

Aynalara yansıyan cüretkar ganchonun suretinde
Dizleri bükülse kaçışların
Hiç gidemesem
En derin mavilerinde eritsem kumral düşlerimi
Dudak payı mesafesinde soluklanıp

Benliğimin iplerini kessem imkansızlığına
Neşesine sürüklesem ömrümü

Başı dönen cesaretim alkışlansa bir dansın eşliğinde

Hiç bitmeyen bir yolculuk olsa
Tango
Tutkusuna yenilsem

………

sem 20nisan2011


















26 Nisan 2011 Salı

Boşluk


Yoksunluğundan bir gün daha eksildi dün

Neden direnir ki
Unutkanlığın pençesine yatırdığım zihnim

Kaç defa gittiyse o kadar döndü
O sevdanın adımları
Aynalarda tanıyamadığı yüze
Kayıplara

Gece ise ağır
Bestesini
Ağrısından söyleyecek halde değil

Uykuların kurak zamanlarında
Sağnak yağar
Bin çocuklu doğurgan ihtimaller

Bir sessizlik tırmanır göğsümden dilime
Tırnak içinde kelimeler
Batar
Yalnızlığın keskin ucu

Hüzünlü şarkıların parmağı tetikte
Tereddütsüz basar
Şakağına dayalı düşüncelere

Nefret kadehinden merhamet yudumlar
Pişmanlık
Kanırtırken üç heceli günahını
Dilsiz tuzaklarda boğulur savunmalar

Ve

Yaşamın gövdesinden koparılan hayallerin
Kırılırken kalemi

Bir aşk daha sıyırır kalbi





Semra Arıkan / mart2011

26 Ocak 2011 Çarşamba

Ömürlük izler


Bakışlarında saklı şimşek parçacıkları
Yarası hırçın bir maviydi

Dizleri yaralı aşkların sıcak kanı sızardı
Kafiyeli parmaklarına

Kabuğuna saklanmış kadınların silik izlerini
Durulardı gövdesinde

Omuzuna yaslanan bulutlar süzülürdü
Mağrur üslubuna

Kanatlarında taşırdı güneş yoksulu mevsimlere
Baharları

Badem dallarını çiçeklemiş kış güneşinin
Altında açsa gözlerini

Çığlığını kopardığı ılık sesinden havalandırsa
Yine müjdeli sözlerini

İçi titrerdi zihninin köşküne gizlediği öznesine
Dökülürdü heybesinden
Kendine çıkamayan kavuşmaların yolları

Cehennemin kurak köşelerinden toplardı
Yüzündeki çocukluğun aynasına düşen
Ateş böceklerini

Sıyrılırdı yalnızlığından cennete girememiş ruhlar
Ve
Dize sonlarında bekler
Aşkı bulmak için ona gidemeyen sır kokulu kadınlar

...

Sem2010ocak23



12 Ocak 2011 Çarşamba

Cennet Günlüğü


Yırtar şeytanın esmer dekoltesini
Alıkoyabilmek için heveslerini


Sürgünlerde tırnaklarını yitiren
Gözbebeklerine kurşundan yağmurlar düşen
Kadın

Gümüş sırmalı sandıklardan çıkardın mı
Suskun çığlıklarını

Gecelerin hoyrat saltanatında
Gizli sevişmelerin mülteci meleği

Hangi ışıltılı sözlerin tutkusu ellerine bulaşan
Keskin bir şiirden damlayan

Mevsimleri çalınmış alın yazısı
Yüzünü çırılçıplak bırakan
Sorgusuz

Karanlığın
Tövbelerini bozduğu ateşlerde
Yanmadı mı bedenin

Bir düşün çeyizini mi hazırlamaktasın
Hangi cennetin eşiğine bırakıyorsun kalbini

Sol omzuna aklar düşen kadın
Kocamış yanılgılarını yolcu mu ediyorsun

Yepyeni bir baharı soluklanırken
Hücrelerin bölünüyor müjdelere

Renkli bir festival kanlı dudağında gülüşlerin

Ve

Bir kıvılcım gibi düşüyor cemre
Uçurtmalar havalanan göğsüne


Semra A.2011 ocak