Ne Yazmışım

31 Mart 2010 Çarşamba

Son El

SON EL


Vazgeçilmez bir tutkunun
Nabzı atıyor
Bileklerimde

Parmakların ateş dansı
Savruldukça
Bilinmezliğin
Sarhoşluğu


Yenilgilerin kurak bahçesinde
Ağarır umutları


Aklın tenhalarında
Usulca içilen acı
Kimsesizlik
Keskin köşelerinde talihe secde
Ederken


Altı üstü
Yirmi bir uçurum kapısına
Çivilenir
Nöbet müdavimi bakışları


Umudun cebinden harcanan
Deste deste sancı
Resimlenir


Loş zamanların
Geri dönüşsüz yollarında
Yağmalanır
Tapınakların

İliklerinde filizlenirken zaafın
Beslenir kötürüm yanın


Yarım ağız karanlığı
Öper
Işık vurmayan dudakları


Mühürlenmiş intihar eşiklerinde

Kaç tövbe yarı yolda kalır
Ve
Kaç yemin bozulur tanrının gölgesinde




Semra Arıkan
mart2010

26 Mart 2010 Cuma

Gecenin Ömrü


-Ne kadar uzun gecenin duvağı


Son basamağında
Boyutsuz yalnızlığa çıkılan
Bir merdiven

Kocamış bin yıllık ay
Seyrederken
Yüzleri

Alacakaranlık duraklarda gözlere inen
Yolcu
Düşler

İntiharlarla sıkılan yumruklar
Kundaklanır

Ağır bir sis çöküyor yolların eksilttiği
Adımlarıma

Mazinin dikenli elleri
Örterken tenimi

Zamanın ağına düşüyor yine
Yüzüm
Sıyrılıyor

Zaman sinsi kuytusunda
Ömür koşuyor

Gece ise yeni günahlar peşinde

Kör bir deniz feneri
Bakıyor
Ardımdan

Usul usul kendimi tembihliyorum



Semra Arıkan

mart/2010

Saklı Şiir


Geçmişin coğrafyası avuçlarımda
Özlemle dağlandığım

Asılsız bir bahar düşüymüş
Omzumda
Varoluşun

Ürkek kelimeler saklıyorum
Dilimin altında

Şiirlediğin kentlerde
Kaç tebessüme sokuldun
Dağılan kafiyelerinle

Boş bir peronda atıyor nabzım
Bekliyorum

Dudağından düşecek tek hecenin
Kıyısındayım

Gölgen göğsüme düştüğünde
Yankılanacak renklerim
Doğduğun günün aydınlığına

Sana dair
Öyle zorlu bir yemin ki
Duvarlara çarptıkça sağırlaşıyor sesim


Sözlerin gibi hala göçebe mi yüreğin



Semra Arıkan
mart 2010

8 Mart 2010 Pazartesi

Kadınlar Günümüz Kutlu Olsun...

KADINLAR ÇIKMAZI


Yarım bir aşk, yarım bir dudaksın
sıkıntılı ikindi yağmurlarında
her yeni erkekten sonra daha erkeksin
tuzlu inciler dolu

kuş uçmaz mavisi gözlerinin.
Işıklara çarpıyorsun sokağa çıksan
şehrin korkusu büyüyor pencerelerde.

Avuntusu yok erkekli yatakların
ne olur gitme
daha kaybolacaksın.

Bir yanın şarkılar
kan tutmaları öbür yanın.

Gülerken iki kadeh arasında
nasıl ağladığın anlatılmıyor.

Ne olur

bu kadar kendine saklanma.
Sen kapalı, mahzun odalarda
kırık oyuncaklara karşı bir çocuk.
Ürperiyorsun denizin çığlıklarını duydukça

dudakların kaskatı öpüldükçe neden?
Kaç ölüm tasarlıyorsun çıkmazında
belli, yoruldun kendini denemekten.



Ahmet Oktay

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
KADIN







Adım: Kadın.

İntiharın gövdesinde kendimi tutukladım.

Bu yüzden ölmeyi iyi bilirim.

Ölümüne sevmeyi...

Bir zulümü,

Bin zalimi...

Her enkaz çağ, kendi töresinde kilitliyor dilimi.

Sonrasını iyi bilirim...



Adım: Kadın.

Ömrümün gülüşünde yangınlara adandım.



Kimliğim mi?

O, sessiz çığlığında kanıyor daha.

Feodal kaktüslerin dikenli tuzağında



Sonrasını iyi bilirim

Ben bilirim!..





R. Babacan